Sual: Bazıları hiç ibâdet yapmayıp, haramlardan sakınmayıp "Allah kerimdir, rahimdir, kullarına acır, affı sonsuzdur, kimseye azab etmez" diyorlar. Böyle söylemek uygun mudur?
Ş.Yahya Müniri hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâ, kerim, rahim olduğu gibi, azabı da şiddetlidir. Bu dünyada, çoklarına fakirlik ve sıkıntı veriyor. Çok kerim ve rezzak olduğu hâlde, çiftçilik sıkıntısı çekmiyene ekmek vermiyor. Herkesi yaşatan O olduğu hâlde, yiyip içmeyeni yaşatmıyor, ilaç kullanmayan hastaya şifa vermiyor.
Yaşamak, hasta olmamak ve mal sahibi olabilmek gibi dünya nimetlerinin hepsi için sebepler yaratmış, sebebine yapışmayana hiç acımayıp dünya nimetlerinden mahrum bırakmıştır. Ahiret nimetlerine kavuşmak da böyledir. Kâfirliği ve cahilliği, ruhu öldüren zehir yapmıştır. Tembellik de, ruhu hasta yapar. İlaç kullanılmazsa, ruh hastalanır, ölür. Küfrün ve cahilliğin tek ilacı, ilimdir. Tembelliğin ilacı da, namaz kılmaktır.
Bir kimse, zehir yer ve (Allah rahimdir, beni korur) derse, hastalanır, ölür. İshal olan müshil içerse, şeker hastası tatlı yerse, hastalık artar. Şehvete uymak, yani nefsin arzularını yapmak, kalbi hasta eder. Şehvete uymanın, günah olduğuna inanırsa, şehvete uyması, kalbini öldürmez. Günah olduğuna inanmazsa, kalbini öldürür. Çünkü, inanmayan kâfir olur. Küfür ise kalbin ve ruhun zehridir.
"Allahın bizim ibâdetimize ihtiyacı yok. İbadet yapan, boşuna sıkıntı çekiyor" diyene de rastlıyoruz. Böyle yanlış düşünen kimse, perhiz yapmayan hastaya benzer. Bu hastasa doktor, perhiz tavsiye ediyor. Bu ise, (Perhiz yapmazsam doktora hiç zararı olmaz) diyerek, perhiz yapmıyor. (Doktora zararı olmaz) demesi doğrudur. Fakat kendine zarar vermektedir. Doktor, kendine faydası olduğu için değil, onun hastalıktan kurtulması için, perhiz yapmasını tavsiye etmiştir. Doktorun tavsiyesine uyarsa şifa bulur, uymazsa ölür gider.
İbadete Lüzum Var
Eshâb-ı kirâmdan bir zât, (Yâ Resûlallah, yaptığımız ve yapacağımız işler önceden takdîr edilip yazıldığına göre, iş yapmanın ne önemi var) diye suâl etti. Peygamber efendimiz, (Herkes, kendi işine hazırlanır) buyurdu. (Müslim, Tirmizî)
Aynı suâli soran Hz.Ömere de buyurdu ki:
(Herkes önceden takdîr edilmiş olan işlere hazırlanır. Saâdet ehlinden olan, saâdet için çalışır; şekâvet ehlinden olan da şekâvet için çalışır.) [Tirmizî]
Aynı suâli soran, başka birine de, Şems sûresini okudu. İlgili kısmın meâli şöyle:
(Cenâb-ı Hak, hayrı ve şerri [veya tâ’at ve günâhı] ve bu ikisinin hâllerini öğretip bunlardan birini tutmak için, ihtiyâr [tercih hakkı, irâde-i cüz’iyye] verdi. Nefsini tezkiye eden [kötülüklerden temizleyip fazîletlerle dolduran] kurtuldu. Nefsini günâhta, cehâlette, dalâlette bırakan, ziyân etti.) [Şems 7-10 Beydâvî]
İnsan, irâde-i cüz’iyyesini kullanmakta
serbesttir, mecbûr değildir. Yanî irâde-i cüz’iyye, iyiliğe kullanılırsa Allahü
teâlâ iyilik, kötülüğe kullanılırsa, kötülük yaratır.
(İrâde-i cüz’iyye risâlesi M.Akkermânî)
Cennetliklerin ibâdet yapması ve cehennemliklerin isyan etmesi; genelde sağlıklı yaşaması ezelde takdir edilmiş olanın gerekli ilacı almasına; hastalanması takdir edilmiş olanın da, ilaç bulamamasına benzer. Hastalıktan ölmesi takdir edilmiş olana, ilaç almak nasib olmaz. Zengin olması takdir edilmiş olana, kazanç yolları açılır. Bunun gibi, ezelde cennetlik olanın iman ve ibâdet etmesi nasib olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cennetlik olan, Cennete götürecek, Cehennemlik olan da, Cehenneme götürecek amel işler.) [Ebu Dâvud]
Cehennemlik kimse, (Herkesin cennetlik veya cehennemlik olduğu ezelde takdir edilmiş) der ve ibâdet etmez. Bol mahsul alması takdir edilene ise, tarlasını sürmek, tohum ekmek nasib olur. Cennetlik olanın iman edip ibâdet yapması, cehennemliğin de, isyan edip kâfir olması böyledir.