8  Kelâm

 

Arapçada anlamlı kelimelerden oluşan bütüne, ke­lâm denir[1]. Kelâm kelimesi, Kur’ân'da, Allah'a izafe edilerek Kelâmullah tarzında kullanılmaktadır[2].

Kur'ân'da el-Kavl kelimesi de, Allah'ın sözü, vahiyle bildirilen söz anlamında kullanılmaktadır[3]. Kur'ân, kendini Hadîs olarak, yani söz olarak da vasıflandırmaktadır[4]. Zumer Sûresinin 23.ayetinde de Kur'ân, Ahsenu'l-Hadîs olarak, yani en güzel söz olarak nitelendirilmektedir.

Kelâm, muhatapla ilişki kurmanın sembolik yolu olan dilin kullanılması demektir. Allah'ın insanla sözlü ilişkisi, miladî 7. asırda Arap Dili ile tecelli etmiştir. Aslın­da Allah'ın nasıl konuştuğunu, insanlar bilemez.. Onun, dünyada konuşulan herhangi bir dille konuştuğunu da söyleyemeyiz. Çünkü yeryüzünde konuşulan diller, tarih içinde insan toplumlarının birbirleriyle anlaşabilmek için icat edip geliştirdikleri bir olgudur. Yani dil, insanî ve ta­rihî bir olgudur. Dolayısıyla Allah'ın dilinden söz edilmez; O'nun Kelâm'ından bahsedilir. Bilindiği gibi söz ve kelâm, muhataba birşeyler söyleme iradesinin bir sonucudur. Şu halde Allah'ın Sözü de, muhataplara birşeyler iletmek üze­re gelmiştir.

online casino

Sözler, muhatabın üzerinde tesir icra eder[5]; onun zihin ve rûh dünyasında izler bırakır. Özellikle sözler tam zamanında söylenmişse, muhataptaki tesiri, daha fazla olur. Kur'ân indirilirken böyle bir durum, söz konusu idi. Şartların icabına göre, ayetler geliyordu. Nitekim pek çok ayetin iniş sebebi vardır. Bunlara Esbâbu'n-Nuzûl denir.

İnsanların, dinî, ahlakî ve psikolojik ihtiyaçlarının özünde bir değişiklik olmadığı için Allah'ın Kelâm'ı, nüzul döneminden sonraki insanların da içinde bulunduğu, du­rumlara uygun düşen ifadelerle doludur. Mesela başına, tahammülü zor bir musibet gelen bir mümin, bunun, de­ğiştirilemez bir kader olduğunu söyleyen Hadîd Sûresinin 22 ve 23. ayetlerini “Gerek yerde ve gerek kendi nefisleri­nizde başınıza gelen hiç bir musibet yoktur ki Biz onu ya­ratmadan önce bir kitapta yazılmamış olsun. Bu, şüphesiz Allah'a çok kolaydır. Bunu önceden yazmış olmamız kay­bettiklerinize üzülmemeniz, Allah'ın size verdikleriyle de şımarmamanız içindir. Allah, büyüklenip övünen hiç kim­seyi sevmez.” okuduğunda ayetlerin, sanki kendisi için in­diğini zanneder. Kur'ân'da bu konuya misâl olacak pek çok söz vardır.[6]

 

 



[1] Rağıb, el-Mufredat, s.439

[2] Bakara 75, Tfevbe 6, Feth 15          

[3] Kasas 51

[4] A'raf 185, Kebf 6, Zumer 23, Casiye 6

[5] İbn Faris, Mu'cem, V.131; Rağıb, el-Mufredat, s.439

[6] Doç. Dr. Halis Albayrak Tefsir Usulu, Kur’an Araştırmaları, Şule Yayınları:  66-67.