Ü

ücrâ: uzak, pek uçta.
ücret: işin karşılığı.
üdebâ: edebiyatçılar.
üftâde: düşkün, çaresiz.
ülfet: alışma, alışkanlık.
ümem: ümmetler, milletler.
ümerâ: emirler, beyler.
ümid: umut.
ümidkârâne: ümit edercesine.
ümidvâr: ümitli.
ümm: anne.
ümmehât: analar.
ümmet: bir peygambere inanan topluluk.
ümmetî: ümmetim!
ümmî: okuma yazma bilmeyen.
ümmîyet: ümmilik.
ünsiyet: alışkanlık, dostluk.
ünsiyetkâr: birbirine alışmış.
ünsiyetkârâne: birbirine alışmışçasına.
ünûset: dişilik.
ünvân: nam, lâkap.
üryan: çıplak.
üserâ: esirler.
üslûb: anlatım biçimi.
üslûbperest: üslûba aşırı düşkün.
üslûbşiken: üslûbu bozan.
üss: esas, kök, temel.
üssülesâs: esasların esası.
üstad: ilimde ve sanatta üstün olan kimse, büyük muallim.
üstadane: üstad gibi.
üstûre: efsane, uydurma hikâye, mitoloji.
Üzeyir: Kurânda adı geçen mübarek bir zat.