Hz.Mûsâ’nın imrendiği zat

Hazret-i Mûsâ, sâlih bir zata imrenip, kim olduğu sordu. Allahü teâlâ, (Bu zat, şu üç amel ile bu mertebeye ulaşmıştır: Kimseye haset etmedi, ana-babasına âsi olmadı ve söz taşımadı) buyurdu.

Hz.Zekeriyyâ da Allahü teâlânın şöyle buyurduğunu haber veriyor:

(Haset eden kimse, nîmetime düşman olan, kazâma kızan, kullarım arasındaki taksîmâtıma râzı olmayan biridir.)

Zatın birisi bir hükümdara der ki:

- Sana iyilik edene fazlasını yap, kötülük edene bir şey yapma, onun kötülüğü kendine yeter.

Bunu gören biri, bu zatı çekemiyerek hükümdara der ki:

- Bu zat, bana senin nefesinin koktuğunu söyledi.

- Doğru mu söylüyorsun?

- Elbette doğru, yanına yaklaşınca ağzını, burnunu tutarsa sözüm doğru çıkacaktır.

- Bir tecrübe edelim.

Bir gün o adam, o zatı yemeğe dâvet eder ve sarmısaklı yemek yedirir. Sonra da der ki:

- Hükümdarı rahatsız etmemek için ona fazla yaklaşma!

Bu zat yine hükümdarın huzuruna girer ve karşısında beklerken, hükümdar tecrübe etmek için adama der ki:

- Yanıma yaklaş!

O zat da ağzını, burnunu tutarak hükümdara yaklaşır. Hükümdar kendi kendine, adamın doğru söylediğine inanır ve eline kâğıt kalem alarak bir yazı yazıp, o zata der ki:

- Bu mektubu falan kumandana götür!

O zat, mektubu alıp dışarı çıkınca, kendisine yemek yediren adama rastlar. Der ki:

- Elindeki ne?

O zat da, hükümdarın kendi eliyle yazdığı fermanlar genel olarak birer ikrâm verilmesi gereken yazılar olduğu için der ki:

- Hükümdar bir miktar hediye yazmıştır, onu almaya gidiyorum.

- Ne olur, bu kâğıdı bana ver.

- Buyurun alın!

Adam kâğıdı alıp kumandana gider. Yazı tamamen umulanın aksine çıkar. Meğerse hükümdar kâğıda, “Bu kâğıdı getiren adamı cezâlandır” diye yazmıştır. Bunu duyan adam, “Bunun sâhibi ben değilim, istersen, esas sâhibini getireyim” derse de, fayda vermez. Emir yerine getirilir. Ertesi gün aynı zat, yine hükümdarın huzuruna çıkınca, hükümdar der ki:

- Sana dün verdiğim mektup ne oldu?

O zat durumu anlatır. Hükümdar sorar:

- Benim nefesimin koktuğunu söylüyormuşsun, doğru mu idi?

- Hayır, böyle bir şey yok.

- Öyle ise neden bana yaklaşınca burnunu kapadın?

- O adam, bana sarmısaklı yemek yedirmişti. Kokusu sizi rahatsız etmesin diye ağzımı kapadım. Böylece burnum da kapanmış oldu.

Hükümdar mes’eleyi öğrenince der ki:

- Kötülük yapan kötülüğünün cezâsını buldu.

 

Hazret-i Safiyye anlatır:

Bir gün, babam amcama sordu:

- Bu Peygamber hakkında ne diyorsun?

online casino

- Hazret-i Mûsâ’nın müjdelediği Peygamberdir.

- O hâlde niçin îmân etmiyorsun?

- Bizden gelmediği için, ölünceye kadar düşmanlık edeceğiz.

İşte hasedin vardığı acı nokta...

geri    islamahlakı    ileri