3. Muskacıların Dayanağı:
Her şeye bir dayanak, bir gerekçe arayan insanoğlu, kendi görüşünü kuvvetlendirmek için bazen kutsal değerleri bile istismar edebilmiştir.

Nitekim muskacılardan bazıları Kur'ân-ı Kerim'deki İSRA Sûresi'nin 82. âyetini muska yazmaya delil olarak göstermişlerdir(11). Oysa zikredilen âyette muska yazmak için bir işaret yoktur.

Konunun daha iyi anlaşılması için adı geçen âyetin anlamını ve tefsirini sunalım.

İsra Sûresi'nin 82'nci âyetinde Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Biz Kur'an'dan inananlara rahmet ve şifa olan şeyler indiriyoruz. O, zâlimlerin ise sadece kaybını artırır."

Anlamını sunduğumuz bu âyetin tefsirini, eski Diyanet İşleri Başkanlarından Ömer Nasuhi Bilmen'in "Kur'ân-ı Kerim'in Türkçe Meali ve Tefsiri" adlı eserinin 4'ncü cilt, 1905'nci sayfasından aynen naklediyorum.

"Bu mübarek âyetler, Kur'ân-ı mübinin ehli iman için bir şifa menbaı, bir ilahi rahmet olduğunu, münkirler (inkar edenler) için de bir helak sebebi bulunduğunu bildiriyor... Şöyle ki:

Kur'ân-ı Azim ilahiyata, nebeviyata, ibadetlere, ahvali ahirete vesaireye dair nice ahkâmı camidir. (Ve) Yine (Kur'ân'dan) onun kutsi ayetleri olmak üzere (Müminler için bir şifa, bir rahmet olan şeyi indiririz). Evet Kur'ân'ın heyeti umumiyesi, emrazı ruhaniye (ruh hastalıkları) için bir şifadır.

İnsanlar o sayede bâtıl akidelerden, mezmum (kötü beğenilmemiş) huylardan kurtularak manevi sıhhatlerini temin edebilirler. Kur'ân-ı Kerim ile teberrükte bulunmak, Fatiha-i Şerife gibi sûrelerim hüsnüniyetle tilavet etmek (okumak) de bir nice emrazı cismaniye (bedeni hastalıklar) için bir vesile-i şifa bulunmaktadır. Kur'ân-ı Kerim beşeriyete bütün esbab-ı kemâlâtı, takip edilecek tariki necatı (kurtuluş yolunu) göstermiş, onları maddi ve manevî helâka sebep olacak şeylerden nehyetmiş, kendilerine dünyada da, ahirette de kemâli selametle yaşayacaklarına vasıta olan pek faydalı şeyleri emreylemiş, bir bakımdan da büyük bir rahmeti ilahiyeden ibaret bulunmuştur. Fakat Kur'ân-ı Mübin, (zalim için ise) yani: Kur'ân-ı inkar eden, onun hükümlerine muhalefet eyleyen kimseler hakkında ise (noksandan başka bir şey artırmaz.) Çünkü öyle kimseler Kur'ân'ın beyanatına karşı düşmanlıkta, hürmetsizlikte bulunur, her türlü ahlâksızlığı iltizam eder, manevî felakete tutulmuş olur. Elbette ki tedaviye muhtaç olan bir şahıs, kendisine verilen en faydalı bir ilacı terkeder de midesini zehirli şeyler ile doldurursa kendi hayatına kasdetmiş kendisini helâka maruz bırakmış bulunur."

Bu yorumu özetlersek Kur'ân hükümlerinin, yanlış yolda olanlara ve körü huy sahiplerine gerçeği görme ve doğruyu bulma yolunda şifa ve rahmet olduğunu, zalimler için ise, bir helak sebebi olabileceğim anlıyoruz. Ancak âyette ne suretle olursa olsun muska yazılacağına dair bir işaret yoktur.

Kur'ân-ı Kerim, muska yazmak, büyü yapmak için değil, "İnsanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak(12) gönderilmiştir.

Bu son ilahi kitabın âyetlerini rastgele yerlere yazarak, çöplüklere gitmesine sebep olmak veya beşeri çıkarlar için istismar etmek kanaatimizce İslâm'a ve kutsal kitaba ihanettir. Bu işi yapanlara fırsat vermek gaflettir. Hatta mü'minlerin itikadını zedelemeye hizmettir. En üzücü tarafı ise bunu yapanların kendilerini Hoca(!) olarak lanse etmeleridir. Oysa İslâm'da "Hoca" dinin hükümlerini bilen, bilgisiyle amel eden, örnek ve önder bir şahsiyettir.

İslâm'ın yasak kıldığı işleri yapan ve bu tür davranışlara cevaz veren insan, hoca olamaz. Böyleleri ancak fasık ve münafık olur.


(11) Batıl İnanışlar, Recep Aktaş, s. 31, istanbul 1973.

(12) Bakara Suresi, âyet, 184.