Zâlimler iflah olmaz

Sual: İbrahim suresinin, (Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir.) mealindeki 4. âyeti ile aynı anlamdaki diğer âyetleri delil getirip, “Bizim sapıklıkta kalmamız Allahın dilemesiyle olduğuna göre, Allahın bizleri, sapık, kâfir diye suçlaması uygun olur mu?” ve “Hayrı ve şerri Allah yarattığına göre, yaptığımız kötü işlerden niçin mesul oluyoruz?” diyenler çıkıyor. Bu konuya açıklık getirir misiniz?

CEVAP

Bunlar suçlarını Allaha yüklemeye çalışıyorlar. Kur’an-ı kerimi anlamak öyle kolay değildir. Öyle olsa idi, Allahü teâlâ, (Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıkla) diye emretmezdi. Bazı âyetler, bazısını açıklar. Mesela buyuruluyor ki:

(Allah, dilediğini saptırır, hakka yöneleni de doğru yola eriştirir.) [Rad 27]

(Allah, iman edenleri dünya ve ahirette sapasağlam tutar, zâlimleri ise saptırır.) [İbrahim 27]

(Elbette zâlimler iflâh olmaz.) [Kasas 37]

Demek ki, iflah olmayanlar yani kurtuluşa ermeyenler, zâlimler, hainler ve bunun gibi kötü kimselerdir. Allahü teâlâ, iyiliği ve kötülüğü, insanların irâde etmesi, dilemesi ile yaratır. Namaz kılana da, hırsızlık edene de mani olmaz. Onlara namaz kılma ve hırsızlık etme gücünü veren de Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, dilerse, bir kimseyi layık olmadığı halde, hidâyete kavuşturabilir. İyi kimseyi ise asla sapıklıkta bırakmaz. Zalim, hain bir kimseyi ise, adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür.  Bir iyilik yapana on katı, yüz katı, bin katı sevap verebilir. Ama genelde bir günah işleyene bir ceza verir. Sevap ve günah işlemek, insanların irade-i cüziyesine bağlı kılınmıştır ki, buna kesb denir. Kesb kuldan, yaratmak Allahtandır. Allahü teâlâ, insanlara zorla günah işletmez. Haşa zorla günah işletse, yarın “Niye günah işledin?” diye sorar mı hiç? Diyelim ki, önümüzde iki tren yolu var. Garda da şunlar yazılıdır: (Sağ yoldaki trene binen, sonsuz mutluluk diyarı olan cennete gider. Sol yoldaki tren ise sonsuz azap diyarı olan cehenneme gider.)

Yolcu, hür iradesiyle, gideceği yerin biletini alır. İstediği trene biner. Son istasyona varmadan, fikir değiştirebilir, dönüş yapabilir. Sağ yoldan giden trenden inip, sol yoldan giden trene binenler çıkabildiği gibi, sol yoldan giden trenden inip, sağ yoldan giden trene binenler de çıkabilir.

Demek ki, insan serbesttir. İstediği trene binip, istediği diyara gidebilir. Ancak o, yaya değil, trenle gidiyor. Treni süren de birisi var. İnsanları mutluluk diyarına da, azap diyarına da götüren trendir. İşte iyi kötü dahil, bütün işleri Allah yaratır demek, kula o işi yapma gücünü Allah veriyor demektir. Bir benzinci bir arabaya benzin verse, araba da kaza yapsa, kaza yapanın, “Sen benzin vermesiydin ben kaza yapmazdım” demesi meşru mazeret sayılmaz.

Kendi iradesi ile azap diyarına giden kimsenin, “Bu diyara tren seferi koymasaydınız, biz de buraya gelmezdik” diyerek, tren işletmesini suçlaması doğru olmaz. Çünkü bu trene hiç kimse zorla bindirilmemiştir. Herkes kendi arzusu ile, iradesi ile binmiştir. İnsan iradesini kullanarak, iyilik yaratılmasını isteyen, sevap; kötülük yaratılmasını isteyen, günah kazanır. Kur’anı kerimde de buyuruluyor ki:

(İnsan, önceden ne hazırladığını görecektir.) [Tekvir 14]

(Zerre kadar iyilik ve kötülük yapan, karşılığını görecektir.) [Zilzal 7,8]

(Kıyamet günü adalet terazileri kurarız. Hiç kimse haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar iyilik eden, karşılığına kavuşur.) [Enbiyâ, 47]

Allahü teâlânın nimetleri her an, iyilere de, kötülere de gelmektedir. Herkese malı da, hidâyete kavuşmayı da, fark gözetmeden göndermektedir. Fark, bunları kabul edip etmemek suretiyle, insanlardadır. Allahü teâlâ, kimseye haksızlık etmez. İnsanı felâkete sürükleyen, çirkin işleridir. Güneş, elma ve bibere aynı şekilde parladığı hâlde, elmayı kızartınca tatlılaştırır, biberi kızartınca acılaştırır. Tatlılık ve acılık güneşin ışıkları ile ise de, aralarındaki fark, güneşten değil, kendilerindendir.

 

geri    imanveehlisünnet    ileri