11. Şifâ

 

Kur'ân'ın bir vasfı da onun, gönüllerde olana[1] ve müminlere Şifâ olmasıdır[2]. Kur'ân'ın, şifa bahşeden bir Kelâm olmasını nasıl anlayabiliriz? Hastalıklara şifa vere­nin Allah olduğunu biliyoruz; ancak Kur'ân'ın Şifâ vasfı, onun marazî, hastalıklı gönüllere, Allah'ın, Allah sevgisi­nin dışında kötü ve anlamsız şeylerin istilasına uğramış kalplere hitap eden ve onları, içinde bulundukları hasta­lıklı, illetli durumdan kurtarmayı amaçlayan yönüne işa­ret edebilir.

Allah, Kur'ân'da gönüllerin İslâm'a açılmasından, kalplerin katılaşmasından, kalplerdeki hastalıklardan, ahlakî ve manevî hastalıklardan söz etmektedir. İşte Kur'ân bu konularda fonksiyon icra etmektedir. Şifâ vas­fıyla Kur'ân, güzellikleri, hakkı ve hakikati görebilme ka­biliyetini yitirmiş kalpleri bu olumsuz vaziyetten kurtar­makta ve onları göklerin ve yerin Nûr'u olan Allah'a yön­lendirmektedir.

Kur'ân'ın, müminlere Şifâ oluşunu da, yer yer ha­yat mücadelesi içinde çok çeşitli zorluklarla karşılaşan, bazen umutsuzluğa kapılan, bazen bedbin olan mümin­lere adeta derman olabilecek ifadeleri bünyesinde taşı­yor olmasıyla da izah edebiliriz. Bu konuda özellikle sa­vaş anlarında müminleri teselli eden ifadeleri misal ola­rak verebiliriz. Nisa Sûresinin 104. ayetinde şöyle denil­mektedir:

online casino

"Düşman topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız şüphesiz onlar da sizin acı çektiğiniz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah'tan, onların ümit edemeyecekleri şeyleri ümit ediyorsunuz."[3]

 

 



[1] Yunus 57

[2]  İsra 82, Fussilet 44

[3] Doç. Dr. Halis Albayrak Tefsir Usulu, Kur’an Araştırmaları, Şule Yayınları: 69.