Kur'ân, hem doğru yolu
gösterir hem de eğer rehberliğine itibar edilirse, doğru olana taşır ve
ulaştırır[1]. Bu
anlamda o, "huden lî'n-nâs"[2]
vasfıyla bütün insanlara hakkı ve hakikati gösterir; "Huden
li'l-muttekîn"[3] vasfıyla da, onun
gösterdiği yolda yürüme azim ve kararlılığında olan insanları, hakikate ve
saadete ulaştırır.
Rehber kitap, yollardaki
trafik işaretlerine benzetilebilir. Nasıl ki trafik işaretleri, sürücüleri,
salimen hedeflerine ulaştıracak mesajları ihtiva ediyorsa, Kur'ân da,
ifadeleriyle, muhataplarına istikamet verir. Bu durumda o, nûr sıfatıyla,
insanların önünü aydınlatırken, rehberliği ile, bir ileri fonksiyon daha icra
eder ve muhataplarına doğru adresler verir. Onları doğru talimatlarla
destekler.
Kur'ân'ın rehber kitap
oluşu, onun, insanlığın tek başına mutluluğunu kazanmasında yeterli olacağı
anlamına gelmez. Kur'ân, insan, kendini ve kâinat kitabını okurken onun elinde
bir kılavuzdur. Bu kılavuz, insanın ihtiyacı olan temel konularda yeterli, özlü
malumata sahiptir. İnsanlar, bu direktifler ve tavsiyeler istikametinde
yürüyüşlerine, tarihin güçlerini kullanarak devam edeceklerdir. Eğer Kur'ân'ın,
öğüt, tavsiye ve direktifleri nazarı itibara alınırsa, o zaman Kur'ân'ın yol
göstericilik konusundaki desteği sürekli olur. Bu anlamda yollarını şaşırmadan
hedefe doğru yürümelerinde Kur'ân, muttakîler'i, sonuna kadar desteklemeye
devam eder.[4]