Furkân kelimesi, Aramı
asıllıdır[1].
Kelimenin kök manası, ayırt etmektir[2].
Kur’ân da, varlıkta bir arada veya karışık olan şeyleri ayırt edip olması
gereken yere ve kategoriye koyar. Bu bakımdan ona el-Furkân denmiştir.
Furkân Sûresinin 1.
ayetinde şöyle denilmektedir:
"el-Furkân'ı, âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna
indiren Allah'ın şânı ne yücedir."
Şu halde Kur'ân'ın bir
özelliği de onun, hatları ve safları, karışıklıktan kurtarıp netleştirmesidir.
Bilindiği gibi yine Kur'ân'ın ifadesine ve insanlığın bilgi ve tecrübesine
göre, varlıkta pek çok şey, çifttir ve birbirine zıttır. Her şeyin zıddı ile
bilindiği ve her şeyin zıddı ile kâim olduğu, bir aksiyomdur. Kur’ân, Furkân
olma özelliği ile, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, sâlih olanı sâlih
olmayandan, hakkı bâtıldan, nizâmı kaostan, helali haramdan, günahı sevaptan,
doğruyu yanlıştan, sahte tanrıları Allah'tan, karanlığı aydınlıktan, bakiyi
fâniden vb. şeyleri birbirinden ayırt edecek muhtevaya sahiptir.
Kur'ân'ın Furkân
oluşunu, en fazla insanın, Allah'la, âlemle ve .insanlarla girdiği ahlakî
ilişkide görebiliriz. Kur'ân, olgun şahsiyetler yetiştirmeyi amaçladığı için o,
insanın, varlık içinde münasebette olduğu bütün durumlar, şahıslar ve oluşlar
karşısındaki tutumunu belirlemede, ona yardım eder. İçinde bulunduğu karmaşık
yapı içerisinde insanın, isabetli tercihler yapmasına katkıda bulunur.
Kur'ân'ı, kâinat ve insan kitabıyla birlikte anlamaya çalışan insanların elinde,
çok sağlam kıstaslar bulunur. Nitekim Allah, Enfâl Sûresinin 29. ayetinde,
inananlar, eğer Allah'ın talimatları konusunda uyanık, dikkatli ve titiz bir
ruh haleti içinde bulunur ve ölçülü davranırlarsa Allah'ın, onlara, iyiyi
kötüden ayırt eden bir meleke ve güç vereceğini belirtiyor. Şu halde Kur'ân,
karmaşık ilişkiler yumağı içindeki insanın zihnindeki, gönlündeki ve ruhundaki
bulanıklığı ortadan kaldırmakta ve ona berrak bir anlayış ve kavrayış
kazandırmaktadır.[3]