ÖNSÖZ
Bundan 15 yıl kadar önce Ankara Gazi Çiftliği Lisesi'ne Din Bilgisi Öğretmeni olarak (ücretle) derse gidiyordum. Bir gün lise bir ve ikinci sınıf öğrencilerime, "Halk inanç ve adetleriyle" ilgili bir ev ödevi verdim. Her öğrencinin çevresinde gördüklerini ve duyduklarını yazmasını istedim. Bir ay da süre tanıdım.

Öğrenciler ödevlerini hazırlayıp getirdiler. İnceleyince anladım ki bir çok inanç ve âdetin Yüce Dinimiz İslâm'la hiç bir alâkası yoktu. Bir sürü "BATIL İNANÇ" halkımızı yanlışlıklara sevketmişti. Bazı müslümanlar din adına hurafelere inanıyordu.

Ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde görevli bulunduğum yıllarda da aynı konu üzerinde araştırmalarda bulundum. Orada da pekçok batıl inanışın var olduğunu tesbit ettim.

Nihayet 20 Eylül 1985 günü, Ankara Radyosu'nda "Hurafeler ve Zararları" adlı bir konuşma yaptım. Çok ilgi gördü. Bir çok telefon ve mektup aldım. Çoğu konuşma metnini istiyordu. Bunlardan bir kısmına elden verdim, bir kısmına da posta ile gönderdim.

Bu ilgi beni, konu üzerinde yeniden çalışmaya şevketti. Çeşitli illerde oturan her kesimden vatandaşlarla konuştum. Yörelerindeki inanç ve adetler hakkında bilgi aldım. Anladım ki bir çok hurafe, dinimizin esas talimatı arasına zararlı bir "parazit" gibi karışmıştır. Mâalesef okumuş-cahil, pek çok insan bu hurafelere inanmaktadır. Özellikle hanım müslümanlarımızdan inananlar daha da çoktur. O kadar ki bazıları, bu hurafeleri adeta dinî bir hüküm zannediyorlar... Oysa bu bâtıl inançlar içinde akla, mantığa uymayan, İslâm Dininin emirleriyle hiç bağdaşmayan öyle saçmalıklar var ki, insan bunlara inananlara hem hayret ediyor, hem de üzülüyor.

Zira kimi, dişi ağrıyanın mezar taşını ısırıp arkasına bakmadan evine dönerse ağrısının kesileceğine, kimisi bazı mahallerdeki ağaç, türbe ve mescit pencerelerine bez bağlamakla, taş yapıştırmakla dileğinin yerine geleceğine, kimisi de Cuma günü ezan okuyan müezzine minareden baş örtüsü sallattırırsa, kısmetinin açılacağına inanmaktadır.

Bu arada baykuşun ötmesinden, köpeğin ulumasından, kurbağanın sesini yükseltmesinden, yıldız kaymasından, göz seğrimesinden, burun kaşınmasından nice mana ve hükümler çıkarılmaktadır. Cuma gecesi ev temizlemenin, Cumartesi günü de çamaşır yıkamanın uğursuzluk getireceğine inananların sayısı azımsanmıyacak kadar çoktur. Daha neler neler!..

Gerçek İslâm bilginleri, bu çeşit batıl inançlarla asırlar boyu mücadele etmişlerdir. Hâlâ da edilmektedir. Ama ne yazık ki hurafelerin ve yanlış âdetlerin kökü bir türlü kurutulamamıştır.

İnsanların duygu, düşünce ve davranışları üzerine bu derece etki yapan bu "paganist" inançlar, sadece bizim toplumumuz içinde mi vardır? Buna evet demek mümkün değildir. İncelendiğinde görülüyor ki, her dinin mensupları içinde yanlış ve batıl inançlara sapanlar mevcuttur. Bu batıl inançlar, bir din mensubundan diğer din mensubuna da sirayet edebilmektedir. Çünkü insan eğitim ve görgü farklılıklarına rağmen, hemen her yerde aynı nitelikleri taşır. Çünkü insan, yaratılışı itibariyle inanmaya ve telkine müsait bir varlıktır. Başına bir dert, bir bela geldi mi, deva ve şifa umuduyla her çareye başvurmakta, her duyduğunu yapmaya kalkışmaktadır.

İşte insanın bu zaafını iyi bilen bazı kimseler, (üfürükçüler, muskacılar, cinciler, falcılar) bundan istifade etmesini bilmektedirler. İnsanın duygu, düşünce ve inancını istismar ederek onu, yanlış yollara sevketmekte ve menfaat sağlamakta, hatta çevresinde manevî otorite kurabilmektedirler.

Ancak biz inanıyoruz ki iyi niyetli, temiz düşünceli müslüman kardeşlerimizi bu mütegallibe güruhunun istismarından kurtarmak için onları uyarmak ve eğitmek gerekmektedir. Zira halkımızın sağduyusu sağlamdır. Hurafe inancının azalması için yılmadan, usanmadan doğru olanı söylemek ve öğretmek gerekmektedir. Bu mümkündür ve örnekleri de pek çoktur.

Hak gelince batılın ortadan kalkacağını Kutsal Kitabımız haber vermektedir (İsra-85). Nitekim İslâm Dininin gelmesiyle yeryüzünde bir sürü müşrik inanç yıkılmış, binlerce bâtıl adet ortadan kalkmıştır.

Günümüzde görülen bazı yanlış inanç ve âdetlerin devam etmesi, İslâm'ın güçsüzlüğünden değildir. Zira İslâm esaslarını, İslâm düşüncesini iyi bilen hurafeye, safsataya kanmaz. Hurafelerin devam etmesi, halkın çoğunluğunun İslâm Dini'nin emir ve tavsiyelerini iyi bilmeyişindendir. Bizim halkımızı iyi eğitemeyişimizdendir. Gerektiği kadar hizmeti veremeyişimizdendir.

İşte bu noksanlığa bir nebze katkıda bulunmak, bildiklerimi, gördüklerimi, tesbitlerimi büyük milletimize duyurmak için bu kitapçığı yazmaya karar verdim.

Amacım, hurafe illetinin ne olduğuna, nerelerden kaynaklandığına ve masum insanlarımızın nelerle kandırıldığına dikkatleri çekmektedir.

Bu çalışmamda yapmış olabileceğim hataların hoşgörü ile karşılanmasını umar, Yüce Allah'ın af ve inayetine sığınırım.

Kemalettin ERDİL

Ankara 1988