Tasavvufta ilerleme

Sual: Eskiden tasavvufta ilerleyen çok kimse evliya oluyordu. Tasavvufta ilerlemek için ne yapmak gerekiyordu?

CEVAP

Tasavvufa giren salik, şunları yapardı:

1- Hocasına tam inanırdı. Bütün başarılarını ve kendisine gelen her iyiliği hocasından bilir, "O olmasa, ben bunlara kavuşamazdım." derdi.

2- Kalbinde hocasına karşı en ufak bir itiraz yer almazdı. Tam teslimiyet sahibi idi. Hocaya en ufak bir itirazın öldürücü zehir olduğunu ve itirazın feyzi kestiğini, hocasına itiraz edenin Allahın nazarından da düştüğünü bilirdi. Resulullaha itiraz Allaha itiraz demektir. Âlime itiraz Resulullaha itiraz olur. Bu bakımdan âlimin, hocasının sözüne itiraz eden Allaha itiraz etmiş gibi olur ve hocasını imtihan eden melundur.

3- Abdestsiz bulunmazdı. Allahü teâlâ Musa aleyhisselama buyurdu ki:

(Ya Musa, sana bir musibet geldiği zaman abdestsiz isen, yalnız kendini ayıpla, kusuru kendine bul!) [Şira]

4- Ehl-i dünyadan uzak durur, ehl-i kemal ile sohbet ederdi. Allah dostundan başkası ile dostluk etmezdi. Zira iki zıt bir kalbde olmaz.

5- Günahlardan el çekerdi. Hep nefsi ile mücadele ederdi. Çünkü nefsi ile mücadele edene Hak teâlâ hakiki hidayeti ihsan eder. İhtiyaç kadar yiyip içerdi. Çünkü açlık müşahedeye [Kalb gözünün açılmasına], uzlet [kötülerden uzak durmak], vasıl olmaya sebep olur.

6- Sükutu bilirdi. Çünkü sükut mahallinde sükut, konuşmak mahallinde konuşmak daha şereflidir. Konuşulacak yerde sükut, sükut edilecek yerde konuşmak aklın noksanlığındandır. Hikmet on kısımdır, dokuzu dinlemek, biri de kötülerden, kötülüklerden uzlettir, el çekmektir. Bir kimse tahrik edici söz söylemezse, o kimse tahrik edici sözün afetinden masun kalır. Hakikati meydana çıkarmak için hak için, hakikati bildirmek için konuşmak şarttır.

7- Hep Allahı hatırladı, yani zikrederdi. Zikri asla ihmal etmezdi. Allahtan gayrısını unuturdu.  Çünkü Allahtan başkalarını unutmadıkça, zikirden beklenilen fayda hasıl olmaz.

8- İhlas ile ibâdet ederdi. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: ( Kırk gün ihlas ile islâmiyete uyanın kalbi hikmetle dolar. Konuşunca hikmetler söyler.) [İbni Adiy]

9- Salik, doğru iman sahibi idi. Kalbde doğru imanın bulunmasına alamet, dinin emirlerini seve seve yapmak, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti şeyleri yok etmektir. Allahü teâlânın emirlerini yapmamak hep kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk olması, dine tam inanmamaktan olur.

Hak teâlâ, kâfirlere kıymet verenlerin ve onlara tabi olanların aldandıklarını ve pişman olacaklarını beyan buyurmuştur.

10- Salik, Allahü teâlâyı iyi tanırdı. Çünkü Allahü teâlâyı tanımaya çalışmak, Allahü teâlânın razı olduğu şeyleri, Resulullah efendimizin yolunu bilen ve bu yolda bulunan birini aramak ve böyle bir Allah adamına uymak, her müslümanın vazifesidir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Allahın rızasına kavuşmak için vesile, vasıta arayınız!) (Maide 38)

geri    mucize-keramet-sihr    ileri